hadisler
(Kadere inanmak, iman esaslarındandır.)
[Ebu Davud, Tirmizi]
(Kadere
inanmayan imanın gerçeğine erişmez.)
[Nesai]
(Kaderi inkâr edenin
İslam’dan nasibi yoktur.)
[Buhari]
(Kadere iman etmek, tevhidin
nizamıdır.)
[Deylemi]
(Ahir zamanda şerli kimseler kader hakkında
konuşur.)
[Hâkim]
(Ahir zamanda kaderi inkâr edenler çıkacaktır)
[Tirmizi]
(Ahir zamanda, şu üç şeyden korkuyorum: Müneccimlere
[falcılara] inanmak, kaderi inkâr ve idarecilerin zulmü.)
[Taberani, İbni
Asakir, Hatib, İbni Ebi Âsım]
(Kaderi inkâr etmeyin. Hıristiyanlar
kaderi inkâr eder.)
[Cami-us-sagir]
(Ümmetim kaderi inkâr etmedikçe,
dinde sabittir. Kaderi yalanlayınca helak olurlar.)
[Taberani]
(Ahirette kaderi tekzib edene rahmet nazarı ile bakılmaz.)
[İ. Adiy]
(Şu üç şeyden korkuyorum:
1- Âlimin sürçmesi,
2- Münafıkların (Kur'an böyle diyor) diyerek
tartışmaya girişmesi,
3- Kaderin inkâr edilmesi.)
[Taberani]
(Kaderden bahsedilince dilinizi tutunuz!)
[Taberani]
(Kaderi inkâr edene, bütün peygamberler lanet eder.)
[Taberani]
(Kadere, hayra ve şerre iman etmedikçe, başa gelenin asla
şaşmayacağına, başa gelmemesi mukadder olanın da asla gelmeyeceğine inanmadıkça,
hiç kimse iman etmiş sayılmaz.)
[Tirmizi]
(Bütün Peygamberler
şunlara lanet etmiştir:
1) Allah’ın kitabında olmayan şeyi ona ekleyen
[Kur’anda böyle yazıyor diye yalan söyleyen, Kur’anı kendi görüşüne göre tevil
eden],
2) Allah’ın kaderini inkâr eden,
3) Allah’ın zelil ettiğini aziz,
aziz ettiğini de zelil eden zalim idareci.)
[Taberani]
Kaderi yaratan
Allahü teâlâdır. Her şeyi yaratan Allahü teâlâdır. Birkaç hadis-i şerif meali
şöyledir:
(Allahü teâlâ buyurur: “Ben âlemlerin rabbiyim, hayrı da, şerri
de ancak ben tayin ederim. Hakkında şer yazdığıma yazıklar olsun, hakkında hayır
yazdığıma ise ne mutlu.)
[İ.Neccar] (Allahü teâlâ, kullarının iyilik mi
kötülük işleyeceklerini, Cehennemlik mi, Cennetlik mi olduklarını elbette bilir,
bildiğini yazıyor. Yoksa yazdığı için kul öyle yapmak zorunda kalmıyor. Cebriye
zorla Allah yaptırır der, Mutezile ise Allah’ın kaderini inkâr
eder.)
(Bütün işler Allahü teâlâdandır; hayır olanı da şer olanı da.)
[Taberani]
(Kaderiyenin İslam’dan nasibi yoktur. Bunlar, Şer takdir
edilmedi derler.)
[Beyheki] (Kaderiye, Mutezile demektir.)
(Allahü
teâlâ buyurdu ki: Bana iman edip de kadere, hayır ve şerrin benim takdirimle
olduğuna iman etmeyen, benden başka Rab arasın.)
[Şirazi]
(Ümmetimin
helaki üç şeydedir: Irkçılık, kaderi inkâr ve nakle itibar etmemek)
[Taberani]
(Allahü teâlâ, ilk önce Kalemi yaratıp, “Kaderi, olanı ve
sonsuza kadar olacak olanı yaz” buyurdu.)
[Tirmizi, Ebu Davud]
(Her
şey ezelde yazıldı. Kalem kurudu.)
[Tirmizi] (Yani kader, takdir son buldu
ve kaleme yazacak bir şey kalmadı.)
(Ya Resulallah, yaptığımız ve
yapacağımız işler önceden takdir edilip yazıldığına göre, iş yapmanın ne önemi
var) diye soranlara, (Herkes, kendi işine hazırlanır) ve (Herkes önceden takdir
edilmiş olan işlere hazırlanır) buyurdu.
(Müslim, Tirmizi)
Peygamber efendimiz, bu âyet-i kerimeleri açıklamıştır. Kadere inanmak, imanın
altı şartından biridir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, [yani
Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan
olduğuna, ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan başka ilah
olmadığına ve benim Onun kulu ve resulü olduğuma şehadet etmektir.)
[Buhari,
Müslim, Nesai]
(Yeryüzünde vuku bulan ve başınıza gelen bir musibet yoktur ki, biz onu
yaratmadan önce, bir kitapta [levh-i mahfuzda yazılmış] olmasın. Elbette bu,
Allah’a kolaydır.)
[Hadid 22]
*4795 - Hz. Cabir (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v)
buyurdular ki:
"Kul, hayrıyla, şerriyle kadere inanmadıkça, kendine (hayır ve
şerden) isabet edecek şeyi atlatamayacağını, (hayır ve şerden) kaçacak olan şeyi
de yakalayamayacağını bilmedikçe iman etmiş olmaz." Tirmizi, Kader 10,
2145.
*4796 - Ubâde İbnu's-Sâmit (R.a) oğluna ölümü sırasında
demiştir ki: "Oğulcuğum, başına gelecek olan şeyin asla atlatılamayacağını,
kaçırdıklarını da yakalayamayacağını bilmedikçe sen, imannın hakikatının tadını
asla bulamazsın. Zira ben, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle
söylediğini işittim:
"Allah'ın ilk yarattığı şey kalemdir. Kalemi yarattı
ve: "Kıyamete kadar olacak şeylerin miktarlarını yaz!" dedi."
"Oğulcuğum, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan şunu da işittim:
"Kim bu
inanç dışında olarak ölürse benden değildir."
Ebu Davud, Sünnet 17, (4700); Tirmizi,
Kader 17, (2156).
*4797 - İbnu Amr İbni'l-As
(R.a) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, elinde iki kitap olduğu
halde yanımıza geldi ve: "Bu iki kitap nedir biliyor musunuz?" buyurdular.
Cevaben: "Hayır, ey Allah'ın Resûlü! bilmiyoruz. Ancak bildirmenizi istiyoruz!"
dedik. Bunun üzerine sağ elindekini göstererek: "Bu Rabbülâlemin'den (gelmiş)
bir kitaptır. İçerisinde cennet ehlinin isimleri mevcuttur. Hatta onların
babalarının ve kabilelerinin isimler de mevcuttur ve sonunda da icmal yapmıştır.
Bunlara asla ne ilave yapılır, ne de onlardan eksiltmeye yer verilir. Hiç
değişmeden ebedi olarak sabit kalır" buyurdular. Sonra sol elindekini
göstererek: "Bu da Rabbülâlemin'den bir kitaptır. Bunun içinde de ateş ehlinin
isimleri, onların atalarının isimleri ve kabilelerinin isimleri vardır. En sonda
da icmâllerini yapmıştır. Bunlara asla ne ziyade yapılır, ne de eksiltmeye yer
verilir!" buyurdular. Ashabı sordu: "Öyleyse ey Allah'ın Resûlü, niye amel
ediliyor? Madem ki her şey önceden olmuş bitmiş, yazılmış ve artık yazma işinden
fariğ olunmuş (Bir daha yapma gayreti de niye)?" Resûlullah şu cevabı verdi:
"Siz amelinizle doğruyu ve istikameti arayın! İtidali koruyun, Zira, cennetlik
olan kimsenin ameli, cennet ehlinin ameliyle sonlanır; (daha önce) ne çeşit amel
yapmış olursa olsun. Keza cehennemlik olanın ameli de cehennem ehlinin ameliyle
sonlanır, hangi çeşit amel ile amel etmiş olursa olsun!" Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm, sonra elindeki kitapları atıp, elleriyle işaret ederek
dedi ki: "Rabbiniz kullardan artık fariğ oldu, birkısmı cennetlik, birkısmı da
cehennemliktir." Tirmizi, Kader 8, (2142).
*4798 - Hz. Ali (R.a)
anlatıyor: "Biz bir cenaze vesilesiyle Baki'u'l-Ğarkad'da idik. Derken yanımıza
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm çıkageldi ve oturdu. Biz de etrafında (halka
yapıp) oturduk. Elinde bir çubuk vardı. Çubuğuyla yere birşeyler çizmeye
başladı. Sonra: "Sizden kimse yok ki, şu anda cennet veya cehennemdeki yeri
yazılmamış olsun!" buyurdular. Cemaat: "Ey Allah'ın Resûlü” dedi. Öyleyse
hakkımızda yazılana itimad edip ona dayanmayalım mı?"
"Çalışın, buyurdular. Herkes kendisi için yaratılmış olana
erecektir. Cennetlik olanlar, saadet(e götüren) amelde (muvaffak) olacaktır.
Şekâvet ehli olanlar da şekâvet(e götüren) amelde (muvaffak) olacaktır!" Sonra
şu ayeti tilavet buyurdular. (Mealen): "Kim bağışta bulunur, günahtan kaçınır ve
dinin en güzelini tasdik ederse, biz de ona hayır ve kolaylık yolunu
kolaylaştırırız" (Leyl 5-7). Buhari, Tefsir, Leyl, Cenaiz 83, Edeb 120, Kader 4,
Tevhid 54; Müslim, Kader 6, (2647); Ebu Davud, Sünnet 17, (4694); Tirmizi, Kader
3, (2137), Tefsir, Leyl, (3341).
*4799 - Hz. Cabir (R.a)
anlatıyor: "Süraka İbnu Malik İbnu Cu'şem (R.a) gelerek sordu: "Ey Allah'ın
Resûlü! Bize dinimizi açıkla. Sanki yeni yaratılmış gibiyiz. Şimdi amel ne
husustadır: Kalemlerin kuruduğu, miktarların kesinleştiği şeylerde mi, yoksa
istikbale ait şeylerde mi çalışacağız?"
"Hayır (istikbale ait şeylerde değil).
Bilakis kalemlerin kuruduğu, miktarların cereyan ettiği (kesinleştiği) hususta!"
buyurdular. Sürâka tekrar: "Öyleyse niye amel edelim (boşa zahmet çekelim)?"
diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: "Çalışın! Herkes yaratıldığı şeye erecektir!
Herkes, (yazıldığı) ameliyle amil olacaktır!" buyurdular." Müslim, Kader 8,
(2648).
*4800 - İbnu Mes'ud (R.a) anlatıyor: "Sâdık ve Masdûk olan
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizden birinin yaratılışı,
annesinin karnında kırk günde cem olur. Sonra bu kadar müddetle "alaka" olur.
Sonra bu kadar müddette "mudga" olur. Sonra Allah bir meleği dört kelimeyle
gönderir: (Bu melek) rızkını, ecelini, amelini, şaki veya said olacağını yazar,
sonra ona ruh üflenir. Kendinden başka ilah olmayan zâta yemin olsun, sizden
biri, (hayatı boyunca) cennet ehlinin ameliyle amel eder. Öyle ki, kendisiyle
cennet arasında bir zirâlık mesafe kaldığı zaman ona yazısı galebe çalar ve
cehennem ehlinin ameliyle amel ederek cehenneme girer. Aynı şekilde sizden biri
(hayatı boyunca) cehennem ehlinin amelini işler. Kendisiyle cehennem arasında
bir ziralık mesafe kalınca yazısı ona galebe çalar ve cennet ehlinin amelini
işleyerek cennete girer." Buhari, Kader 1, Bed'ü'l-Halk 6, Enbiya 1, Tevhid 28;
Müslim, Kader 1, (2643); Ebu Davud, Sünnet 17, (4708); Tirmizi, Kader 4,
(2138).
Rezin şu ziyadede bulundu: "(Resûlullah) Şunu da buyurdular: "Nutfe
düştü mü, kırk gün rahimde uçar. Sonra kırk günde alaka olur. Sonra kırkgünde
mudga olur. Bir nefis olarak yaratılma safhasına gelince, Allah onu tasfir
edecek (şekillendirecek) bir melek gönderir. Melek iki parmağının arasında
toprak olduğu halde gelir. Onu mudgaya karıştırır. Sonra onu yoğurur, sonra da
emredildiği üzere onu tasvir eder."
*4801 - Âmr İbnu Vasıla
anlatıyor: "Abdullah İbnu Mes'ûd (R.a)'ı dinledim. Demişti ki: "Şakî, annesinin
karnında iken şaki olandır. Said de başkasından ibret alandır." (Bunu işittikten
sonra) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın ashabından Huzeyfe denen zata uğradı
ve İbnu Mes'ud'un söylediğini anlattı ve sordu: "Kişi amelsiz nasıl şakî olur?"
Huzeyfe radıyallahu anh: "Buna hayret mi ediyorsun? Ben Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim: "Nutfenin (rahme düşmesinden sonra)
kırkiki gece geçti mi, Allah ona bir melek gönderir (ve onun vasıtasıyla)
nutfeyi şekillendirir; işitmesini, görmesini, derisini, etini, kemiğini yaratır.
Sonra melek sorar: "Ey Rabbim! Bu erkek mi, dişi mi?" Rabbin dilediğini
hükmeder, melek de yazar. Sonra sorar: "Ey Rabbim! Eceli nedir?" Rabbin
dilediğini hükmeder, melek de yazar. Tekrar sorar: "Ey Rabbim! Rızkı nedir?"
Rabbin dilediğini hükmeder, melek de yazar. Sonra melek elinde sahife olduğu
halde çıkar. Artık buna ne bir şey ilave eder ne de eksilir." Müslim, Kader 3,
(2645).
*4802 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) aramızda doğrulup: "(Hastalık nev'inden) hiçbir
şey hiçbir şeye sirayet etmez!" buyurmuşlardı ki bir bedevi: "Ey Allah'ın
Resûlü! Nasıl olur? Bir deve sürüsüne, kuyruğu ile haşefesini uyuzlamış bir deve
gelince hepsini uyuzlu yapar!" dedi. Aleyhissalatu vesselâm: "Pekalâ,
birincisini kim uyuzladı? Ne sirayet, ne safer (inancınızda hakikat) vardır.
Şurası muhakkak ki, Allah her nefsi yaratmış, onun hayatını, ölümünü, rızkını ve
uğrayacağı musibetlerini yazmıştır." Tirmizi, Kader 9,
(2144).
*4803 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm (bir gün): "Allah Teâla hazretleri bir kulun hayrını
diledi mi onu istimal eder!" buyurmuştu. Kendisine: "Onu nasıl istimal eder?"
diye soruldu. "Ölümden önce salih amel işlemede muvaffak kılar!" buyurdu."
Tirmizi, Kader 8, (2134).
*4804 - Hz. Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kişi vardır, uzun müddet
cennet ehlinin amelini işler, sonra da ameli cehennem ehlinin ameliyle hitam
bulur. Yine kişi vardır, uzun müddet cehennem ehlinin ameliyle amel eder de
sonunda cennet ehlinin ameliyle hitam bulur." Müslim, Kader 11,
(2651).
*4805 - İbnu Amr İbni'l-Âs (R.a) anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah (cin ve ins dahil) mahlukatını bir
karanlık içinde yarattı. Sonra üzerlerine kendi nurundan serpti. Bu nur, kimlere
isabet ettiyse hidayeti buldular, kimlere de isabet etmediyse sapıttılar. Bu
sebeple diyorum ki: "Kalem, Allah Teâla'nın ilmi hususunda kurumuştur." Tirmizi,
İman 18, (2644).
*4806 - Sa'd İbnu Ebî Vakkâs
(R.a) anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ademoğlunun
saadet(sebepleri)inden biri de Allah Teâla'nın hükmettiğine rıza göstermesidir.
Şekâvet(sebepleri)inden biri de Allah Teâla'ya istihareyi terk etmesidir. Keza
şekâvet(sebepleri)inden bir diğeri de Allah'ın hükmettiğine razı olmamasıdır."
Tirmizî, Kader 15, (2152).
*4807 - Hz. Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kuvvetli mü'min, Allah
nazarında zayıf mü'minden daha sevgili ve daha hayırlıdır. Aslında her ikisinde
de bir hayır vardır. Sana faydalı olan şeye karşı gayret göster. Allah'tan
yardım dile, acz izhar etme. Bir musibet başına gelirse: "Eğer şöyle yapsaydım
bu başıma gelmezdi!" deme. "Allah takdir etmiştir. Onun dilediği olur!" de! Zira
"eğer" kelimesi şeytan işine kapı açar." Müslim, Kader 34,
(2664).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder